Sunday, November 27, 2011

muhallebi


-hazır mı bu?
-nasıl yani?
-paket mi yani?
-yooo...ben yaptım.
-yok canım?
-evet yahu. ben yaptım. niye? çok mu güzel olmuş? :)

vallahi çok güzel oldu. tekrar tekrar yaptım. çok tavsiye ederim tatlı severlere..

1 lt süt
2 çorba kaşığı nişasta
2 çorba kaşığı un
2 çay kaşığı vanilya
1 su bardağı şeker (ama çok büyük bir bardak değil)

ocakta sürekli karıştırarak pişiriyoruz. kaynamaya başladıktan 3-5 dakika sonra indiriyoruz ocaktan. kaselere boşaltıp üzerini fındıkla süslüyoruz. soğuyunca buzdolabına koyuyoruz.

Monday, November 21, 2011

mantarlı kiş



kiş serisine yeni bir halka: mantarlı kiş..

hamuru için:
1.5 su bardağı un
1 yumurta
1 tatlı kaşığı tuz
3 çorba kaşığı su
5 çorba kaşığı (125 gr) tereyağ ya da margarin

mantarlı harç için:
10-12 orta boy mantar
1 soğan
1-2 diş sarımsak
tuz, karabiber, kimyon
zeytinyağ

üzeri için:
1 çay bardağı süt
1/2 su bardağı ufalanmış beyaz peynir
2 yumurta

hamurumuzu hazırlayıp pay kabımıza yerleştiriyoruz. hamur buzdolabında beklerken mantarları hazırlıyoruz.

yemeklik doğranmış soğanı zeytinyağında kavuruyoruz. hemen ardından halka halka doğranmış sarımsağı ekleyip şöyle bir çeviriyoruz. son olarak tavaya ince ince doğradığımız mantarı da ekliyoruz. tuz, karariber ve kimyonla mantarlar pişene kadar kavuruyoruz hepsini.

harcımız biraz ılıyınca buzdolabından çıkarttığımız kiş hamurunun üzerine yayıyoruz. en üste de sütlü peynirli karışımı döküyoruz.

180 derece fırında yaklaşık 1 saat pişiyor. enfes oluyor..

Sunday, November 6, 2011

kakaolu puding


evde süt varsa ve canınız çikolatalı bişey yemek istiyorsa puding yapabilirsiniz.

1 lt süt
1 yumurta
1 su bardağı şeker
1 çorba kaşığı nişasta
2 çorba kaşığı un
1 paket vanilya
2 çorba kaşığı kakao

önce yumurta ve şekeri çırpıyoruz. mikseri çıkartmaya üşenip çırpma teliyle yaptım. sonra nişasta, un, vanilya ve kakaoyu da koyup gene çırpıyoruz. son olarak üzerine sütü ekleyip karıştırarak ocakta pişiriyoruz. kaynamaya başladıktan bir süre sonra ocaktan indiriyoruz. kaselere boşaltıp fındık, fıstıkla süslüyoruz. soğuyunca iyice soğusun diye buzdolabına kaldırıyoruz.

Tuesday, October 25, 2011

yalancı tavuk göğsü



en sevdiğim nur ablamın tarifi..

1 lt süt
3 çay bardağı un
2.5 çay bardağı şeker
1 paket vanilya (ya da 3-5 parça dövülmüş damla sakızı)

sütün içine tüm malzemeyi koyup muhallebi gibi pişiriyoruz. kaynamaya başladıktan sonra ocaktan alıp mikserle 3-5 dakika çırpıyoruz. muhallebiyi pişirdiğimiz tencere bu iş için uygun değilse başka bir kaba aktarabilirsiniz. ben öyle yaptım. sonra içini soğuk suyla ıslattığımız cam ya da seramik kabımıza boşaltıyoruz. soğuyunca buzdolabına kaldırıyoruz. üzerinde dondurma ya da fındık fıstıkla yiyoruz.

güzel, pek güzel oluyor..

Thursday, October 13, 2011

havuçlu cevizli kek


2 havuç
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 çay bardağı sıvı yağ
1 su bardağı yoğurt
1 avuç dövülmüş ceviz
2.5 su bardağı un
1 paket kabartma tozu ya da 1 çay kaşığı karbonat
1 portakal ya da limon kabuğu rendesi

yumurtalar ve şekeri çırpıyoruz. üzerine yağ, yoğurt, havuç, ceviz, un, kabartma tozu ve portakal kabuğunu da ekleyip gene karıştırıyoruz. hamurumuzu kek kalıbına döküyoruz.

180 derece fırında yaklaşık 1 saat pişiyor. pişme süresi fırından fırına değişebiliyor. bıçak batırarak pişip pişmediğini kontrol etmek lazım.

annemin bu kekini yiyip de tarifini almayan yok gibidir. kek dünyasında çok özel bir yere sahiptir..

Thursday, October 6, 2011

glorik köfte


500 gr kıyma
1 su bardağı ince bulgur
1 yumurta
tuz, karabiber, kırmızı pulbiber, kimyon
1 çay bardağı su

hepsini iyice yoğurup misket büyüklüğünde minik yuvarlak köfteler yapıyoruz.

1 kaşık tereyağ
1 kahve fincanı zeytinyağ
1 soğan
1 çorba kaşığı salça (domates ya da biber)
1 yemek kaşığı dolusu reyhan

soğanı yemeklik doğrayıp tereyağ ve zeytinyağda çok hafif öldürüyoruz. sulandırdığımız salçayı da ekleyip tencereye yemeğin pişeceği kadar su koyup kaynatıyoruz. daha sonra reyhan ve köfteleri ekliyoruz. köfteler pişince suyuyla birlikte servis yapıyoruz. çok enfes bir köftedir. bitlis, elazığ yörelerinin yemeğidir. yani baba evimin..

Thursday, September 29, 2011

portakallı paluze



1 su bardağı nişasta
1 su bardağı toz şeker
5 su bardağı su
1 çorba kaşığı portakal kabuğu rendesi
1 portakal

nişasta ve toz şekeri tencerede karıştırıyoruz. üzerine su ekleyerek devamlı karıştırarak pişiriyoruz. muhallebi gibi koyulaşıp kaynayınca portakal kabuğu rendesini de koyuyoruz. herhangi bir cam kabın dibine soyulmuş ve ince ince doğranmış portakal dilimlerini diziyoruz. üzerine kaşık ya da kepçeyle muhallebimizi yavaş yavaş döküyoruz. hızlıca dökersek portakalların düzeni bozuluyor. soğuyunca buzdolabına kaldırıp ertesi gün dilimleyerek yiyoruz. servisten önce üzerine dövülmüş fındık döküyoruz.

ters çevirmeyi başarabileceğimiz bir kaba koyarsak meyveler üstte olacağı için de çok güzel bir manzara oluyor. orta boy cam bir salata kasesi olabilir mesela. ters çevirip kabımızdan çıkartıp gene dilimleyerek servis yapabiliriz. bir başka servis şekli de tek porsiyonluk kaselere yapmak. bu tatlı bir de çilekle çok güzel oluyor. çilekler küçükse bütün olarak büyükse ikiye bölerek ya da dilimleyerek koyabiliriz. portakal kabuğu rendesi koymuyoruz bu durumda.

Thursday, September 22, 2011

elmalı - armutlu pay




bu kadar mı kolay bir tarif ve güzel bir tatlı olur. çok çok tavsiye ederim..

2 elma
2 armut
1.5 çorba kaşığı nişasta (mısır unu, patates unu, hepsi olur)
2 çorba kaşığı toz şeker

3 dl un
3 çorba kaşığı şeker
150 gr tereyağ

elma ve armutlar küçükse daha çok da kullanılabilir. bunları soyup, dilimleyip sonra da dilimleri küçük küçük doğruyoruz. nişasta ve şekerle karıştırıp pay kabının dibine yayıyoruz.

hamur için un, şeker ve dolaptan çıkmış tereyağını yoğuruyoruz. tam olarak birbirlerine yapışmayıp pıtır pıtır olabilen bir hamur oluyor. sonra bunu meyvelerin üzerine iki elimizle kırıklıyoruz. üstleri tamamen kapanıyor.

180 derece fırında 1 saat kadar pişiyor. hamurun üzeri kızarmaya başlayınca fırından çıkartıyoruz. soğuduktan sonra yanında vanilya sosu (burda tatlılarla çok kullanılan birşey) ya da dondurma ile servis yapıyoruz. tek başına yense de çok güzel oluyor..

Tuesday, September 13, 2011

ninni

dandini dandini danalı bebek
mini mini elleri kınalı bebek
annesi babası çok sever
uyur büyür nazlı bebek..

Sunday, September 4, 2011

yoğurt tatlısı



kek için:
4 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı yoğurt
1 çay kaşığı vanilya ya da 1 portakal kabuğu rendesi
2 su bardağı un
1 paket karbonat

şerbet için:
3 su bardağı toz şeker
3 su bardağı su
1 yemek kaşığı limon suyu

önce şerbeti kaynatıyoruz, bir kenarda soğumaya bırakıyoruz.

kekini hazırlamak için de önce yumurtalar ve şekeri çırpıp sonra yoğurt, vanilya ya da portakal kabuğu rendesi, un ve karbonatı da ekleyip karıştırıyoruz. kek karışımımızı cam fırın kabı ya da tepsimize döküyoruz. 200 derece fırında 40 dakika kadar pişiyor. aynen normal kek gibi, kürdan ya da bıçakla piştiğini kontrol edip fırından çıkartıyoruz.

sıcak kekin üzerine soğuk şerbeti döküyoruz. kek bütün tatlıyı çekiyor. soğuyunca servis yapıyoruz. çok hafif, pofuduk bir tatlı oluyor.

Thursday, September 1, 2011

eylül

sanki kayboldum, her yanımda yabancılar
bütün bildiğim doğrular yanlış
çünkü sorduğum her soru büyük bir fırtına
bu yağmurda hiç kimse ıslanmazmış

üç-beş ay sonra belki her şey düze çıkar
kalan sağlar birlikte kurtulurlar
ben bir yelkovan, akrebimse güneşle ay
geçen her gün bir çizgiyle karşımda

ay doğar, güneş doğar
ve ay yeniden doğar, biter bir gün daha
uyur tüm insanlar, mışıl mışıl

Tuesday, August 16, 2011

patlıcanlı kiş


kiş serisine ilk başladığımda aslında patlıcanlısını denemekti aklımdaki ama nedense en sona kaldı. kabak gibi patlıcan da çok yakıştı bu hamura.

hamuru için:
1 su brd tam buğday unu
1/2 su brd beyaz un
1 tatlı kş tuz
1 yumurta
3 çorba kş su
1 çay brd zeytinyağ

üzeri için:
1 orta boy patlıcan
1 orta boy soğan
2-3 diş sarımsak
2 sivri biber
1 orta boy domates
8-10 sap maydanoz
tuz, karabiber

peynirli karışım için:
2 yumurta
1 çay brd süt
1 su brd ufalanmış beyaz peynir

hamuru hazırlamak için un ve tuzu bir kaba koyup ortasını havuz gibi açıyoruz. havuza su, zeytinyağ ve yumurtayı koyup hamuru yoğuruyoruz. hatta çok mıncıklamaya bile gerek yok. ben elimle değil kaşıkla karıştırıyorum bu hamuru. sonra pay kabımızın tabanına yayıyoruz bütün hamuru ve kenarları da 1-1.5 cm kadar yukarı çıkıyor. çatalla hamurun üzerine delikler açıp buzdolabına kaldırıyoruz.

biz de içini hazırlamaya başlıyoruz. soğanı yemeklik doğrayıp zeytinyağında hafif kavuruyoruz. üzerine ince ince doğradığımız sarımsakları da ekliyoruz. sonra sırasıyla biber, küp küp doğradığımız patlıcan ve en son da domatesi ekliyoruz. hepsi yarı yarıya pişiyor. maydanoz, tuz ve karabiber de koyup şöyle bir karıştırıp ocaktan alıyoruz.

bir kapta süt, yumurta ve peyniri karıştırıyoruz.

patlıcanlı harç ılıyınca dolaptan çıkarttığımız hamurun üzerine yayıp üstüne de peynirli karışımı döküyoruz.

200 derece fırında 1 saat kadar pişiyor.


Saturday, August 13, 2011

patates püresi


patatesin her şeklini çok seviyorum. patates püresini de çok severim. hep dışarda yediğimi farkettim. evde yapiyim bakiyim dedim. çok da kolay bişey. e güzel de oldu tabii..

ayrıca patatesin faydaları neymiş, ona da baktım.

patates süper bir antioksidan. özellikle kalın bağırsak kanserini önlediği söyleniyor. müthiş bir c vitamini deposu. 1 orta boy patates günlük c vitamini ihtiyacımızın 1/3'ünü karşılıyor. ayrıca b vitaminleri, protein, kalsiyum, demir ve potasyum içeriyor. sindirimi kolaylaştırıyor. bağırsakları, böbrekleri ve kanı temizliyor, kabızlığı önlüyor.

bu ölçülerle püre 2-3 porsiyon gibi oluyor.

5 orta boy patates
1 su bardağı süt
2 çorba kaşığı tereyağ
tuz, karabiber

patatesleri haşlayıp kabuklarını soydum. çatalla kabaca parçaladım. sonra içine süt ve tereyağı da kattım. patatesler hala sıcak olduğu için tereyağ kolayca eridi. sonra el blendırı ile hepsini püre haline getirdim. tuz ve karabiber de koydum. tadına bakarak tereyağ ve süt miktarı ile oynayabilirsiniz.

Tuesday, August 9, 2011

haşlanmış mısır


eski mısırların tadı da kokusu da yok artık sanki ama gene de haşlanmış mısır güzel birşeydir. biz çocukken sokaktaki mısırcıdan aldığımız mısırları yer, sonra da koçanından suyunu emerdik. annelerin pek sevdiği bir hareket değildi bu. biraz tereddütlü yapardım ben bu işi ama gene de yapardım.

mısırları kabuklarından ve püsküllerinden arındırıp, yıkayıp ikiye böldüm. sonra üzerlerini epey aşacak kadar su ile kaynattım. düdüklü tencerem olsaydı daha çabuk olurdu tabii. bu mısırlar bikaç saat kaynadı. kaç saat olduğunun da farkında değilim. arada çatalla baktım. birini çıkartıp dışarda hafif soğutup bir kaç tane yedim. öylece piştiğine karar verdim. mısırlar yenecek sıcaklığa geldiğinde ilk etap üzerlerine hafif tereyağ sürüp, tuzlayıp öyle yedim. bu hali çok enfes oldu. kalanlarıysa buzdolabında saklayıp soğuk bir şekilde bir iki gün boyunca yedim.

mısırın faydalarını bulup okudum. içinde bolca c vitamini, b vitamini ve folik asit olduğunu bilmiyordum mesela. ayrıca lifli bir besin olduğu için mide ve bağırsaklara çok faydalı tabii. üşenmeyip evde haşlayıp yemek lazım. ama gene de ah ettim, türkiye'deki ilk yaz tatilimizde sokak mısırcısından mısır alıp alıp yiycem. onun tadı başka..

Friday, August 5, 2011

senden önce senden sonra

19. yaş günümü kendisiyle kutlamıştık...

istanbul'daki ilk yılımdı. evden uzakta ilk doğum günümdü. akşam olmuştu ve ne yapacağımıza henüz karar vermemiştik. kampüste dolanırken bir arkadaşın arkadaşları bir grup insana rastlamıştık. sonra hep beraber bir yere gitmeye karar vermiştik. rumeli hisarı'nda küçük bir bara gitmiştik. sahnenin hemen önünde oturmuştuk. uzun saçlı, zayıf, hoş bir çocuk gitar çalıp 80'lerin parçalarını söylemişti. en çok ve en güzel de bon jovi söylemişti. bana doğum günü şarkısı da söylemiş miydi hatırlamıyorum. ama çok güzel bir akşam olduğunu hatırlıyorum. sonra kampüste bir iki kere gördük bu çocuğu. siyah uzun bir pardesü giyiyordu, elinde gitarla dolaşıyordu hep. sonra da teoman olduğunu öğrendik bu çocuğun.

bu anlattıklarım 1992 yılının nisan ayında oluyor. demek ki en az 20 senedir sahnelerde bu adam. iyi müzik yaptığı ve çok sevildiği de kesin. hayal kırıklıklarıyla dolup dolup da sonra insanın en sevdiği şeylerden bile vazgeçecek kadar vazgeçmesi çok acıklı. müziği bırakma kararından çok böyle bir açıklama yapması üzücü geldi bana.


hoşçakal teoman..

Wednesday, August 3, 2011

zeytinyağlı kabak


tüm zeytinyağlı yemeklerin lezzet sırrı bol zeytinyağ, domates ve sarımsak. kabakta buna ek olarak bir de dereotu faktörü var.

2 orta boy kabak
2 domates
1 soğan
4-5 diş sarımsak
1/2 demet dereotu
zeytinyağ
tuz, toz şeker

kabakları yıkayıp, soyup, halka halka kesiyoruz. soğan ve domatesi de yemeklik doğruyoruz. sarımsakları da doğrayıp tüm sebzeleri çiğ olarak hep beraber tencereye koyuyoruz. üzerine tuz ve 2 tatlı kaşığı kadar toz şeker de ekleyip zeytinyağı ve 1 su bardağı kadar su da ekliyoruz. yemek kaynayınca altını kısıp kısık ateşte pişiriyoruz. kabaklar yumuşamaya yakın ince kıyılmış dereotunu da ekliyoruz. arada kabağın tadına bakıp pişip pişmediğine karar veriyoruz.

dereotunu ekleyince yemeğin rengi ve kokusu çok değişiyor.

Saturday, July 23, 2011

Thursday, July 21, 2011

bridge over troubled water

sail on silver girl
sail on by
your time has come to shine
all your dreams are on their way ..

Thursday, July 14, 2011

terbiyeli şehriye çorbası


3 büyük domates
2 kaşık tereyağ (ya da margarin)
1 çay bardağı tel şehriye
maydanoz (ya da fesleğen)
2 yumurta
1 limon
2 çorba kaşığı un
2 çorba kaşığı yoğurt
tuz, karabiber
5-6 bardak tavuk suyu

tereyağını eritip rendelenmiş 2 domatesi eriyinceye kadar pişiriyoruz. sonra üzerine küçük küçük doğranmış 1 domatesi, tel şehriyeyi, tavuk suyunu (yoksa normal su ve 1 adet tavuk bulyon da koyabilirsiniz) ve tuzunu koyup 15-20 dakika pişmeye bırakıyoruz. diğer tarafta yumurta, yoğurt, un ve limon suyunu karıştırıp terbiyeyi hazırlıyoruz. sonra tenceredeki sıcak çorbadan kaşık kaşık terbiyenin üzerine alıp sonra tümünü tencere boşaltıyoruz. pişmeye yakın maydanoz ya da fesleğeni de ekliyoruz. evde maydanoz yoktu. kuru fesleğen koydum ben.

çok lezzetli enfes bir çorba oluyor..

Saturday, July 9, 2011

fırında kabak mücver



bu normal mücverden farklı oluyor. hatta kabaklı kek gibi bişey aslında. yani hem yemek olarak yenebilir hem de çay yanında servis edilebilir bence. biz akşam yemeğinde yanında salatayla yedik, kalanını da sabah kahvaltısında bitirdik.

3 orta boy kabak
3 yumurta
1.5 su bardağı un
1/2 su bardağı sıvı yağ
1/2 su bardağı ufalanmış beyaz peynir
maydanoz, dereotu, yeşil soğan
2 çay kaşığı kabartma tozu
tuz, karabiber
üzeri için çörek otu

kabakların üzerini hafif kazıyıp rendeliyoruz. maydanoz, dereotu, yeşil soğan gibi yeşilliklerden hangilerini istiyorsak ve ne kadar istiyorsak ince ince kıyıyoruz. ben bu sefer dereotu ve burda satılan çim gibi incecik yeşil soğanlardan koydum. mücvere maydanoz da çok yakışıyor. kızartmasını yaptığımda genelde maydanoz koyuyorum. çörek otu hariç bütün malzemeleri bir kapta kaşıkla karıştırıp koyu bir kek hamuru elde ediyoruz. eğer çok sıvı olursa göz kararı biraz daha un koyabilirsiniz.

sonra borcam ya da herhangi bir kek kalıbına döküp üzerine de çörek otu serpiştiriyoruz.

180 derece fırında üzeri kızarana kadar yaklaşık 45 dakika kadar pişiyor.

Saturday, June 25, 2011

one day in your life - rip mj ...

sanki michael jackson öldüğünden beri hayat bir başka hal aldı. isveççe'de bir kelime var; 'annorlunda'. yani; başka türlü. artık herşey başka türlü ...

one day in your life
you'll remember me somehow
though you don't need me now
I will stay in your heart
and when things fall apart
you'll remember one day..

Friday, June 24, 2011

cevizli kabak salatası


süper güzel bir meze bu aslında ama salata olarak da yiyebiliriz. çok güzel çünkü.

2 kabak
2-3 diş sarımsak
1 bardak yoğurt
1-2 kaşık mayonez
ceviz içi
dereotu
zeytinyağ, tuz

kabakları soyup rendeliyoruz ve az zeytinyağında kavuruyoruz. rendeleyince çokmuş gibi görünüyor ama pişince yarıdan daha aza iniyor hacim. sonra soğumaya bırakıyoruz.

yoğurt, mayonez ve tuzu karıştırıyoruz. içine ezilmiş sarımsak, ince kıyılmış dereotu ve dövülmüş ceviziçini de katıyoruz. servis tabağına kabağı koyup üzerine yoğurtlu karışımı döküyor ve hepsini karıştırıyoruz. en son üzerini ceviz ve dereotu ile süslüyoruz.

Thursday, June 23, 2011

sigara böreği


türk mutfağının eşi benzeri de değil de, rakibi yok bence dünya üzerinde. bu kadar çok çeşit başka hangi mutfakta var? sigara böreği de nadide bir eser mesela. sıcak ve çıtır çıtır yemeye doyamıyor insan.

2 adet yufka
beyaz peynir
maydanoz, dere otu
sıvıyağ

her bir yufkadan 16 adet sigara böreği çıkıyor. ne kadar çok yapmak isterseniz o kadar yufkadan yapabilirsiniz. önce bir tabakta ufalanmış beyaz peynire ince ince doğradığımız maydanoz ve dere otunu katıp karıştırıyoruz. masa üzerine açtığımız yufkayı ikiye katlayıp yarım daire şekline getiriyoruz. önce ortadan ikiye bölüp sonra her bir parçayı önce ikiye ve sonra gene ikiye bölünce 8 parça oluyor. alt katta da 8 parça olduğu için toplamda 16 ediyor. üçgenlerin geniş tarafına peynirli karışımdan koyup dış iki ucunu önce içe katlayıp sonra uca doğru yuvarlıyoruz. bir kasede yanımıza su alıp böreklerin sivri uçlarının 2-3 cm kısmını suya batırıp böreğe yapıştırıyoruz. bu işi topluca ve en son yaptım, elim ıslanmasın diye.

sonra da az sıvıyağda kızartıyoruz. börekler çok çabuk kızarıyor, altları sararınca hemen çevirmek ve sonra da almak lazım. biraz daha kızarsın derken fazla kızarmış olmaları an meselesi.

Tuesday, June 21, 2011

etli sebzeli bulgur pilavı


etli bulgur pilavı annemin yazlık yemeğidir. güveçte yapar. yanına da ayran. enfes olur.

annemin pilavına biber ve domatesin yanısıra mantar da koydum. nasıl olur acaba derken gayet güzel oldu.

250 gr kuşbaşı et
250 gr mantar
2 domates
2 biber
1 soğan
1.5 su bardağı bulgur
2 kaşık salça
tuz, karabiber, kırmızı pulbiber, nane
zeytinyağ

önce soğan ve hemen ardından eti yağda kavuruyoruz. salçayı da koyup et epey piştikten sonra sırasıyla doğranmış mantar, biber ve domatesi ekliyoruz. bunlar pişmeye yakın bulguru ekliyoruz. bulgurun 2 katı su ve tuz, baharatları da koyup altı kaynayınca kısık ateşte yemeği pişiriyoruz. bulgurlar daha çok su isterse -ki istiyor- sıcak su ekliyoruz. yemeğin altını kapattıktan sonra tencerenin kapağı kapalı 10-15 dakika demlenmeye bırakıyoruz. sonra kapağı açıp afiyetle yiyoruz.

bu yemekte ne kadar nane o kadar güzel oluyor. yukardaki ölçülere 2 çorba kaşığı nane çok rahat koymuşumdur.

yanına ayran da mutlaka yapılması lazım..

Monday, June 20, 2011

arpa şehriyeli yeşil mercimek


gelelim yeşil mercimeğin faydalarına:

yüzde 24 oranında protein bulunur. 1 kilo mercimek, 1 kilo etteki ve 1 kilo buğday ekmeğindeki albumin, karbonhidrat ve madenleri rahatça karşılar. ayrıca a, b1, b2, c vitaminleri, kalsiyum, çinko, klor, bakır, iyot, karbonhidrat içerir. kan yapar, anne sütünü artırır. içine et ya da kıyma konulmasına gerek yoktur. az sıvıyağ ile pişirildiğinde bağırsaklara da faydalıdır.

1 su bardağı yeşil mercimek
1 çay bardağı arpa şehriye
1 soğan
1 çorba kaşığı un
1 çorba kaşığı salça
zeytinyağ
tuz, kırmızı pulbiber

mercimeği kaynar su ile ıslatıp üzeri kapalı bir kapta 1 saat beklettikten sonra yemeği yapmaya başladım. soğanı zeytinyağında hafif kavurup üzerine önce unu ve sonra da salçayı ekliyoruz. bu arada ocağı kısmak ve hızlı hareket etmek lazım, yoksa un tencereye yapışıyor. gerçi yapışsa da çok önemli değil, mercimekleri ve suyu koyup yemeği karıştırınca un da gayet güzel eriyor. suyunu süzdüğümüz mercimekleri ve mercimeklerin üzerini geçecek kadar suyu da koyup en son şehriyeleri de ekliyoruz. tabii tuz ve kırmızı pulbiber bir de. yemek kaynayınca kısık ateşte pişiriyoruz. mercimek de şehriyeler de su çekiyor. arada sıcak su eklememiz gerekebilir. yemeği hangi kıvamda istersek suyu da ona göre az-çok ekleyebiliriz.

besleyici, lezzetli ve çok kolay bir yemek..

Sunday, June 19, 2011

why should I cry for you?

youtube'da bazen video altlarına insanlar çok enteresan bilgiler yazıyorlar. çok hoşuma gidiyor ordan bunları okumak ve öğrenmek. sting bu şarkıyı babası anısına yazmış. video'nun altına birisi şöyle not düşmüş:

''I recently attended one of Stings's concerts and before he sang this song he said that every single one of his father's relatives was a fisherman. His father was the only one to break tradition and be a milkman. He said that his father encouraged him not to be a fisherman and to go out and explore life. He said he wrote this song in his father's memory.''


under the arctic fire
over the seas of silence
hauling on frozen ropes
for all my days remaining
but would north be true?

but would north be true?
why should I?
why should I cry for you?
dark angels follow me
over a godless sea
mountains of endless falling
for all my days remaining

what would be true?

Thursday, June 16, 2011

karnabahar graten



1 karnabahar
1 soğan
200 gr kıyma
1 çorba kaşığı salça
1 çorba kaşığı tereyağ
1 çorba kaşığı un
2 bardak süt
kaşar peynir
tuz, zeytinyağ

soğanı zeytinyağında hafif kavurup kıyma ve 1 kaşık salçayı da ekliyoruz. tuzunu da koyup kıymayı bu şekilde pişiriyoruz.

sonra karnabaharı çiçeklerine ayırıp buharda ya da suda haşlıyoruz. tencerenin içine yerleştirilen metal aparattan var bende. onunla sebze haşlamak çok kolay oluyor. hem de sebzeler hiç dağılmıyor, ezilmiyor.

son olarak da beşamel sosu hazırlıyoruz. bir tavada 1 kaşık tereyağ ve 1 kaşık unu hafif kavurup sonra üzerine yavaş yavaş sütü ilave ediyoruz. sürekli karıştırarak muhallebi kıvamı elde edene kadar pişiriyoruz.

fırın kabımıza önce karnabaharları, sonra kıymayı koyup üzerlerine de beşamel sosu döküyoruz. en üste de kaşar rendeleyip 180 derece fırında kaşarlar kızarana kadar pişiriyoruz.

Sunday, June 5, 2011

fırında mantarlı tavuk


bu yemeği kanat, but, baget, göğüs de değil de galiba kol oluyor, çok daha büyük ve kemikli tavuk parçalarıyla yaptım. fırına koymadan önce tavukları haşladım ve böylece enfes bir tavuk suyu elde etmiş oldum. onunla da sütlü domates çorbası yaptım.

1 kg tavuk kol ( 3 parça vardı içinde)
250 gr mantar
1 soğan
tuz, karabiber, kimyon
zeytinyağ

haşlanmış tavukları fırın kabına koydum. üzerine halka halka doğradığım soğanları ve mantarları ekledim. bir kasenin içinde biraz zeytinyağında tuz, karabiber ve kimyonu karıştırıp üzerlerine döktüm. bu sosa bulansınlar diye hepsini şöyle bir karıştırdım. 200 derece fırında ve sonuna doğru da ızgarada 30-40 dakika kadar pişirdim bunları. soğanlar aynen közlenmiş soğan lezzetindeydi. tavuklar da hafif kızarmıştı. bu arada kimyon tavuğa gerçekten çok yakışıyor.

Friday, June 3, 2011

sütlü domates çorbası


bu çorbayı fırında tavuk yapacağım bir zaman yaptım. tamamen kendi uydurmam. enfes bir çorba oldu.

tavuk suyu
3-4 domates
1 kaşık domates salçası
1 bardak süt
2 çorba kaşığı un
tuz, karabiber, fesleğen

fırında mantarlı tavuk yapmak için haşladığım tavukların suyuna rendelenmiş 3 büyük domates ve bir kase suda erittiğim 1 kaşık domates salçasını koydum. domatesler pişerken 1 bardak süt içinde 2 kaşık unu erittim ve sonra bunu çorbaya terbiye yaptım. tuz ve karabiberini de ekledim. çorba pişince ocağın altını kapatmadan hemen önce kuru fesleğen de koydum. bu şekilde yapılan sütlü kremalı sebze çorbalarına 1 kaşık da tereyağ koyuyoruz ama bunda tavuk suyu o kadar kıvamında yağlı olmuştu ki gerek kalmadı. aynı çorba su ve tavuk bulyonla böyle lezzetli olmazdı, hiç sanmıyorum. ille de tavuk suyuyla yapmak lazım.

Thursday, June 2, 2011

borana

bu tarif internette nasıl geçiyor diye bakayım dedim ve çok şaşırdım. çünkü bu isimle farklı yörelerde birbiriyle alakasız bir sürü yemek varmış.

tdk derleme sözlükte tarifler ve yörelerini şöyle vermiş:
http://tdksozluk.tumgazetemansetleri.com/anlami/borana-ne-demek.html

benim bildiğim hali bolu yöresine ait bir yemek olmalı çünkü annanemden hatta büyük annaneden biliriz bu yemeği.

2 yumurta
yoğurt
sarımsak
tereyağ
kırmızı pulbiber

kaynayan tuzlu suya yumurtaları kırıyoruz. piştiklerinde süzgeçle alıp direkt tabaklara koyuyoruz. üzerine sarımsaklı yoğurt ve sonra da kızdırılmış tereyağında kırmızı pulbiber sosunu döküyoruz. işte bu kadar. yağda yumurtadan çok farklıdır bunun tadı. çocukken öğle yemeklerinde yapardı bazen annem. çok severdik.

Wednesday, June 1, 2011

rus salatası


üniversitede kantinlerden birinde soğuk sandviç yapılan bir bölüm vardı. orda favori iki sandviçim vardı. biri rus salatalı, kaşarlı, salamlı sandviç ve diğeri de arnavut ciğerli, rus salatalı ve acı minik tombul biberli sandviç. ilk zamanlar salamlıyı yaptırırdım hep ama son yıllarda ciğerliye takılmıştım.

rus salatası sanki çok zor birşeymiş de evde yapılamazmış gibi düşünürdüm hep. hiç de öyle değilmiş. tabii mayonezi kendiniz yapmaya kalkarsanız o zaman başka.

bezelye
havuç
patates
salatalık turşusu
mayonez

malzemeler bu kadar. evde buzlukta garnitür bezelye ve havuç karışımı vardı. 2 su bardağı dolusu kadar ondan kullanıp 2 adet de patatesi soyup aynen havuçlar gibi minik minik ve küp küp doğradım. hepsini bir tencerede üzerlerini geçecek kadar su koyup haşladım. sonra suyunu süzüp bir tabağa aldım. salatalık turşularını da minik minik doğrayıp tabağa ekledim. son olarak da üzerlerine mayonez koyup karıştırdım. çok güzel oldu. kalanını buzdolabına koymuştum. biraz beklemiş ve buzdolabında soğumuş olarak ertesi gün çok daha güzel olduğunu gördük.

Sunday, May 29, 2011

in the mood for love

he remembers those vanished years.
as though looking through a dusty window pane,
the past is something he could see, but not touch.
and everything he sees is blurred and indistinct.


Saturday, May 28, 2011

elmalı pay




elmalı payı daha önce elmaları rendeleyerek ve sonra da üzerlerine hamur kırpıntıları koyarak yapmıştım. çok zahmetli olmuştu. o tariflerin yanında bu çok çok kolay.

2 su bardağı un
1 yumurta
3 çorba kaşığı su (ya da süt)
125 gr tereyağ ya da margarin (5 çorba kaşığı)
1 çay bardağı toz şeker
2 çay kaşığı kabartma tozu (ya da 1 paket)
2 çay kaşığı vanilya (ya da 1 paket)

üzeri için:
2 elma
1/2 çay bardağı toz şeker
1 çay kaşığı tarçın
2 çorba kaşığı dövülmüş ceviz

tüm hamur malzemelerini karıştırıp yoğuruyoruz. yumuşak bir hamur oluyor. sonra pay kabının içine parmaklarımızla yayarak yerleştiriyoruz. kabın kenarlarının yarısına kadar da çıkıyor. hamur dinlenirken elmaları soyup ince ince dilimliyoruz. sonra elmaları dıştan içe doğru hamurun üzerine diziyoruz. bir kasede toz şeker, tarçın ve cevizi karıştırıp bu karışımı da elmaların üzerine döküyoruz. 180 derecede ısınmış fırında yaklaşık 50 dakika pişiyor.

tarçınlı elmalar fırındayken öyle güzel kokuyor ki..

Thursday, May 26, 2011

fırında patlıcan musakka


ne zaman kızartma yapsam yapım aşamasında bu son diyorum. özellikle de ocağın sağına soluna zıplayan yağ taneciklerini gördükçe. fakat yemeği yerken tüm pişmanlıklar uçup gidiyor çünkü kızartmanın lezzeti bambaşka.

patlıcan musakka tencerede yapılıyor. ben de tencerede yapmak üzere başladım ama sonra fırına koymaya karar verdim. daha kolay geldi.

250 gr kıyma
2 patlıcan
2 domates
1 soğan
3 diş sarımsak
1 kaşık salça
tuz, karabiber, kimyon

önce patlıcanları alacalı soyup dilimliyoruz. ben enlemesine 3 parçaya ayırıp sonra diklemesine dilimledim bu parçaları. sıvıyağda hafif kızartıyoruz hepsini ve fırın kabının dibine diziyoruz bunları. üstüste 2 kat gibi oluyor.

sonra doğradığımız soğan ve sarımsakları az zeytinyağında kavurup içine kıyma ve salçayı da katıyoruz. tuz, karabiber ve kimyonu da ekleyip kıyma pişmeye yakın patlıcanların üzerine döküp yayıyoruz. en üste de dilimlenmiş domatesleri diziyoruz. yemeğin üzerine şöyle bir sıcak su gezdirip fırına koyuyoruz. 200 derecede yarım saate yakın pişiyor.

Tuesday, May 24, 2011

like a rolling stone

bob dylan 70 yaşında and here's 70 reasons why he's the most important figure in pop culture history..


bunlardan biri de 'like a rolling stone'u yazmış olması tabii..

how does it feel?
to be on your own?
with no direction home?
like a complete unknown?
like a rolling stone?

Monday, May 23, 2011

sütlaç


ne zamandır aklımdaydı sütlaç. fakat bir türlü pirinç unu bulamadım burda. yurt dışında blog yazan birinin tarifinde cornflour kullandığını gördüm. ben de mısır ekmeği yapmak için mısır unu almıştım daha önce. bu bizdeki mısır unundan farklı olarak nişasta gibi beyaz ve ince birşeydi. herhalde budur diyerek onu kullandım. işe yaradı. demek ki sütlacı pirinç unu, nişasta, hatta mısır unu ile bile yapabiliriz.

1 lt süt
1/2 cup pirinç
1/2 cup toz şeker
1 çay kaşığı vanilya
1 çorba kaşığı mısır unu/nişasta/pirinç unu (hangisi varsa)
tarçın

pirinci yıkayıp sütle birlikte ocağa koyuyoruz. başından sonuna kadar tahta kaşıkla karıştırdım. pirinçler sertliğini kaybeder gibi olunca şekeri de ekliyoruz. pirinçler yumuşamaya yakın bir dolu çorba kaşığı mısır ununu yarım su bardağı soğuk suda eritip süte katıyoruz. güzel koksun diye 1 çay kaşığı da vanilya koydum. sonra sürekli karıştırıyoruz. ta ki pirinçler yumuşayıp süt de çok hafif koyulaşıncaya kadar. kaselere koyup ılıdıktan sonra da üzerlerine tarçın ekiyoruz.

muhallebi kadar koyu kıvamlı olmadı. ben böyle daha çok severim. rahmetli babanemin sütlacı sulu olurdu. babanemin sütlacının lezzeti bambaşkaydı. sütlacı yaparken onu da sevgiyle andım..

Saturday, May 21, 2011

kabaklı kiş



kabağın kişe çok yakışacağını tahmin ediyordum. gerçekten de öyle oldu. diğer hamurdan farklı olarak bunda zeytinyağ var ve bu sefer tam buğday unu ve normal unu karıştırarak yaptım.

hamuru için:
1 su brd tam buğday unu
1/2 su brd beyaz un
1 tatlı kş tuz
1 yumurta
3 çorba kş su
1 çay brd zeytinyağ

üzeri için:
2 kabak
3 diş sarımsak
zeytinyağ
tuz, dereotu kurusu
2 yumurta
1 çay brd süt
1 su brd ufalanmış beyaz peynir
1 çay kş karabiber

hamuru hazırlamak için un ve tuzu bir kaba koyup ortasını havuz gibi açıyoruz. havuza su, zeytinyağ ve yumurtayı koyup hamuru yoğuruyoruz. sonra pie kabımızın tabanına yayıyoruz bütün hamuru. kenarları da yarıya kadar yukarı çıkacak. tabanına çatalla delikler açıp bir kenarda dinlenmeye bırakıyoruz hamuru.

o sırada kabakları hazırlıyoruz. üzerini kazıdığımız kabakları yarım santim eninde halka halka doğruyoruz. gene halka halka kestiğimiz sarımsaklarla zeytinyağında hafif kavuruyoruz. tuzunu da ekliyoruz. 10 dakika kadar pişmesi yeter. en son dereotunu da ekliyoruz. taze varsa taze de kullanabilirsiniz. ben kurusunu koydum. bu bir kenarda ılırken sütlü karışımı hazırlıyoruz.

1 yumurtayı 1 çay kaşığı karabiberle çırpıp üzerine 1 çay brd süt ve 1 su brd beyaz beyniri ekliyoruz. hepsini karıştırıyoruz.

pie kabındaki hamurun üzerine önce kabakları yayıyoruz. sonra sütlü karışımı üzerine döküyoruz. 180 derece fırında yaklaşık 1 saat pişiyor. üzeri kızarmış olarak çıkarıyoruz.

hamur kabarmasın diye deliyoruz ama kiş pişerken sağı solu kabarıyor bazen. hiç önemli değil. dışarı çıkardıktan 3-5 dakika sonra bu kabarıklık iniyor ve üzeri dümdüz oluyor.

Tuesday, May 17, 2011

havuçlu labneli kek




normal kekten farklı olarak üzerini pudra şekerli labne peynir ile kaplıyoruz. bu keki bir yerde yedik. ne havuçlu kek olduğunu, ne de üzerindekinin labne peynir olduğunu kesinlikle anlayamadık. çok değişik bir lezzeti vardı.

kek için:
2 yumurta
1.5 dl toz şeker
1 dl sıvıyağ
2 dl un
1 çay kaşığı tarçın
1 çay kaşığı kabartma tozu
1 çay kaşığı karbonat
1/2 çay kaşığı vanilya
3 orta boy havuç
üzeri için:
1 dl pudra şekeri
200 gr sade labne peynir

önce yumurtalar ve toz şekeri mikserle iyice çırpıyoruz. sonra üzerine yağ ve tüm diğer tozları koyuyoruz. en son ince rendelenmiş havuçları da ekleyip gene mikserle karıştırıyoruz. herhangi bir fırın ya da kelepçeli kek kalıbına döküyoruz. 200 derece fırında yarım saat pişiyor. kürdanla keki kontrol edip fırından çıkartıyoruz. kek soğuduktan sonra pudra şekeri ve labne peyniri de mikserle karıştırıp elde ettiğimiz kremayı kekin üzerine sürüyoruz. üzerindeki kremayla kek değil de pasta hissi uyandırıyor.

Monday, May 16, 2011

almost me, you, blue

Almost doing things we used to do
There's a girl here and she's almost you
Almost all the things that your eyes once promised
I see in hers too
Now your eyes are red from crying
Almost blue
Flirting with this disaster became me
It named me as the fool who only aimed to be
Almost blue
It's almost touching it will almost do
There's a part of me that's always true...always
Not all good things come to an end now it is only a chosen few
I've seen such an unhappy couple
ALMOST Me/You/Blue

Thursday, May 12, 2011

fırında kabak tatlısı



çorbasını yaptığımdan beri butternut squash ile kabak tatlısı da denemek aklımdaydı. kendisiyle tanışınca görmüştüm ki bizim balkabağının şekil olarak değişik bir versiyonuydu sadece.

1 kg bal kabağı (butternut squash)
1-1.5 su bardağı toz şeker
üzeri için dövülmüş ceviz, fındık, fıstık, dondurma, vesaire..

kabağı soyup dilimliyoruz. sonra fırın kabının içine yerleştirip şekeri üzerine yayıyoruz. ben 1 bardak şekerle yaptım. tam kıvamında oldu. daha tatlı da alırdı ama. dolayısı ile çok tatlı isteyenler 1.5 bardakla yapabilir. yaklaşık yarım saat şekerle kabaklar öylece bekledi. kabaklar sulanıp şekeri ıslattı. sonra 200 derece fırına koydum ve 45 dakika kadar pişti. işte o aşamada kabağın ne kadar sulandığına inanamadım. çatalla kontrol ettim, kabaklar yumuşamıştı ve sonra fırından çıkarttım. soğuyunca üzerlerine ceviz ve yanında dondurmayla servis yaptım. çok ama çok enfes oldu. kabakları soyma kısmı dışında süper basit bir tatlı bu. arada yapıp yemeli.

Wednesday, May 11, 2011

ton balıklı makarna


hey gidi ton balıklı makarna! külkedisi olarak yeni hayatımda ve mutfakta yerimi almadan önce severek yaptığım, eve gelen arkadaşlarıma da hep ikram ettiğim, artık benim spesiyal yemeğim haline gelmiş bir yemekti bu. buraya geldiğimden beri pabucu dama atıldı. sadece bir kez pişirdim galiba. ama çok güzel yemektir. çok kolaydır.

1/2 paket burgu makarna
1 kutu ton balık
2 kaşık kapari
1 kaşık salça
zeytinyağ
tuz, karabiber

makarnayı haşlıyoruz. başka makarnalarla da olur tabii ama ben burguyu en çok seviyorum. süzgeçte suyu süzülürken biz tencereye biraz zeytinyağ, 1 kaşık salça ve 1 kutu ton balığını boşaltıyoruz. ton balığını küçük kutu koyarsanız az balıklı, büyük kutu koyarsanız da çok balıklı olur. size kalmış. ayrıca ton balığını da bazen yağıyla bazen de yağını süzüp koyardım. salça ve balık çok az kavruluyor. sonra üzerine 2 kaşık kadar kapari ve tuz, karabiber koyuyoruz. makarnayı da tencereye boşaltıp güzelce karıştırıyoruz. işte bu kadar. arada evde varsa domates kurusu ya da kavanozda satılan güneşte kurutulmuş, közlenmiş domateslerden de koyduğum olurdu. o da çok yakışıyor. italyanlar makarnanın yanında yoğurt yememize hayret ediyorlarmış diye duymuştum. bu makarnayı yanında yoğurtla çok severim laf aramızda..

Sunday, May 8, 2011

slipping through my fingers

sometimes I wish that I could freeze the picture
and save it from the funny tricks of time
slipping through my fingers..

Saturday, May 7, 2011

portakallı fıstıklı toplar


yapması süper kolay, çok sevimli minik kurabiyeler bunlar. çayın kahvenin yanında ikram etmek için çok şık.

2 su bardağı tam buğday unu
1 çay bardağı dövülmüş antep fıstığı (iri taneli dövdüm)
2 portakal kabuğu rendesi (rendenin kalın tarafıyla rendeledim)
1 çay bardağı bal
5 yemek kaşığı tereyağ ya da margarin

tüm malzemeyi bir kaba koyup yoğuruyoruz. yağ ve un birbirine karıştıkça hamur kıvamını almaya başlıyor. çok katı olursa hafif sıvı yağ ya da cıvık olursa da un ekleyebilirsiniz. tüm kurabiye hamurlarında bu iş böyle zaten. hamurdan kirazdan biraz büyük parçalar koparıp avucumuzda yuvarlayıp bir tepsiye diziyoruz. 170 derece fırında yarım saatte pişiyor. üzerinde fıstıklar ve portakal kabuklarıyla çok güzel görünüyor, mis gibi de kokuyor.