Monday, September 27, 2010

etli bezelye


1 sogan
1 havuc
2 domates
1/2 kilo bezelye
200 gr kusbasi et
2 kasik salca
dereotu
tuz, karabiber
zeytinyag

sogani kucuk kucuk dograyip zeytinyaginda kavurmaya basliyoruz. sonra kare kare ve kucuk kucuk dogradigimiz havucu da katiyoruz. sonra kusbasi eti ve kup kup dogranmis domatesi de ekliyoruz. bunlar kendi kendilerine biraz pisiyor. sonra salcayi ekleyip uzerine bezelyeyi de koyuyoruz. bizimki donmus bezelyeydi. yemegi yapmaya baslarken cikartmistim buzluktan. son olarak tuz, karabiber ve dereotu tozunu koyuyoruz. yani toz degil de aynen baharat gibi kuru dereotu bu. bilmiyorum taze dereotuyla yapilsa daha mi guzel olur? bi denemek lazim.

yanina pilav da yapinca ve hatta ayran da, afiyet oluyor haliyle :)


Thursday, September 23, 2010

zeytinyagli patlican



4-5 kucuk patlican
2 carliston biber
2 orta boy domates
1 sogan
4-5 dis sarimsak
zeytinyag
tuz, karabiber


basma da fistan giyemem aman, zeytinyagli yiyemem aman..

ben zeytinyagli yerim, cok da severim sayin okurlar. bu yemegi isterseniz sicak yiyebilirsiniz. ama aslinda zeytinyagli bir yaz yemegidir. hatta yogurtla yenirse super olur. annem bu yemegi yazin yapar ve hep yogurtlu yedirir bize. duydum ki istanbul'da hava aniden sogumus. yaz bitti demeden bu guzel yaz yemegini yazayim istedim.
sogani zeytinyaginda kavurmaya basliyoruz. uzerine kare kare dogranmis biber ve domatesleri de ekliyoruz. sonra sarimsaklari da dograyip koyuyoruz. patlicanlari kare kare dograyip tencereye ekleyince geriye dograyacak birsey kalmiyor. tuz, karabiber ve de cok az su ekliyoruz. pismeye birakiyoruz. daha once bu yemegi yaparken patlicanlari alacali soymustum. bu sefer ya vitaminler hemen kabugun altindaysa gercekten diyerek soymadim. siz de soymayabilirsiniz.



Tuesday, September 21, 2010

bibliotek



universitedeyken okulun en sevdigim yerlerinden biri kutuphaneydi. kitap okumaya giderdim bazen. bazen camdan disariyi seyretmeye giderdim. bazen kafami dinlemeye giderdim. ve bazen de ders calismaya giderdim. alt katta multimedya bir bolum vardi. masalarda kulaklikla muzik dinlenebiliyordu. 4-5 kanalli muzik yayini vardi ve bu yayin da ayni bolumdeki plak odasindan yapiliyordu. gidip ordan plak secerdik. gorevli kisi kanallardan birinde calardi onu. kimliginizi alir bir de kulaklik verirdi size. sonra cikarken kulakligi verir kimliginizi geri alirdiniz. o masalarda istatistik, ekonometri gibi igrenc derslere calisirken bir yandan da beethoven dinledigimi hatirliyorum.

kitap okumayi hep cok sevdim. elimde kitap tasimayi. kitap satin almayi. aldigim kitaplari evirip cevirip saatlerce bakmayi. ankara'da dost kitap evinin taksitli kitap satis karti vardi. henuz kredi kartlari ve taksitli alisveris devri baslamamisti. ama biz lisedeyken hepimizin mavis dost karti vardi. taksitle kitap alir, harcliklarimizla oderdik.

simdi yeni evli insanlarin evine gidiyorsunuz. standard bir doseme durumu var. oturma takimi, yemek takimi, yatak odasi takimi, bir oda da cocuk odasi filan. kutuphane??? o yok, cunku artik hersey internette var... yok iste. kitap okuma ruhu internette yok. gece gunduz internet onundeki insanda da kitap okuyan insanin ruhu yok.

burda cok guzel, kocaman bir halk kutuphanesi var. herkese acik. sonra her bolgede ayrica daha kucuk kutuphaneler var. hepsi birbirine bagli. birinden aldiginiz kitabi goturup bir baskasina teslim edebiliyorsunuz. arada haftasonlari gidiyoruz. ya da bazen onunden gecerken soyle bir ugrayip kitap bakiyoruz, kitap aliyoruz. ruh arindirma yerleri bence kutuphaneler. hatta butun sorularin cevaplari da orda. ve belki de bu yuzden bizde kutuphane kulturu de, kullanmak isteseniz kutuphane de pek yok. soru sormak da, cevap aramak da yok kulturumuzde. ne kadar yazik, di mi?

asagidaki kitaplar burdaki kutuphaneden aldigim ilk kitaplar. delice belki ama geri vermeden fotograflarini cektim. okuyup da sevdigi kitaba baglanmasi vardir bir de insanin. kutuphaneden kitap almanin ve sonra geri vermenin tek zorlugu budur iste. insanin yillar boyunca okudugu ve kutuphanesine yerlestirdigi kitaplarindan uzakta yasamasinin zorluklarina hic deginmek bile istemiyorum..


'a man's road back to himself is a return from his spiritual exile, for that is what a personal history amounts to - exile.'

saul bellow/ the actual / 1997




Friday, September 17, 2010

firinda mantar


bu kadar mi kolay ve lezzetli olur bir yemek. bunu et, tavuk gibi seylerin yanina yapabilirsiniz ama tek basina da yiyebilirsiniz. soyle ki, yanina bir tek makarnayla enfes bir yemek oluyor. cok doyurucu, cok da besleyici. mantarin faydalari saymakla bitmez, saymiyorum bu yuzden..

malzemeler: mantar ve peynir. kisi basi 5-6 mantar cok rahat yeniyor. mantarlarin saplarini cikartip sonra elimizle icten disa dogru kabuklarini soyuyoruz. bembeyaz bir hale geliyor mantarin disi. sonra icleri yukari gelecek sekilde tepsiye dizip firina veriyoruz. en az 15 dakika pisiyor mantarlar. iclerindeki cukurlar kendi sulariyla doluyor bir sure sonra ve o suyu da cekip pisiyorlar. sonra uzerlerine birer parca peynir koyuyoruz. cesitli peynirlerle deneyebilirsiniz. kasar en uygunu tabii. bizim beyaz peynirimiz olmaz saniyorum. burda kasar ve beyaz peynir arasi bir peynir var. oldukca yagli, az tuzlu ama bizim beyaz peynir gibi yumusak degil. onunla yapiyoruz, cok guzel oluyor. peynirleri de mantarlarin uzerine yerlestirdikten sonra firinda 3-5 dakikada eriyor zaten peynir ve yemeye hazir hale geliyor. cok guzel oluyor. demis miydim?

Wednesday, September 15, 2010

etli biber dolmasi



etli bir biber dolmasi tam anlamiyla bir turk yemegi. cunku dolmalik biber avrupa'da hicbir yerde yetistirilmiyor. buraya da turkiye'den geliyor ve tabii sadece turk bakkallarda satiliyor. dolmalik biber seklinde kirmizi, sari, turuncu biberler var. disardan bakildiginda aynen dolmalik bibere benziyorlar ama ne yazik ki degiller. cunku birincisi cok etli bunlar ve ikinci olarak da cok tatlilar. bizim ince ve narin dolmalik biberimizin yerini doldurmuyorlar ne yazik ki.

bu benim ilk dolma denemem. ben tarifi yazarken ocakta pisiyor dolmalar..

10 adet dolmalik biber
200 gr kiyma
1 adet buyuk sogan
1 orta boy domates
1/2 su bardagi pirinc
domates salcasi
zeytinyag
tuz, karabiber, dereotu kurusu

oncelikle biberleri yikayip sapli kisimlarini sapka gibi kesip iclerindeki cekirdekli kisimlari bosaltiyoruz. sogani rendeliyoruz. sogan rendelemek zor bisey yalniz. rendeleyebildigim kadarini rendeleyip sonra kalan kismi da mumkun oldugunca minik minik dogradim. domatesin kabuklarini soyup onu da kucuk kucuk dogruyoruz. sonra pirinci yikayip kiymayla tumunu bir kapta karistiriyoruz. uzerlerine tuz, karabiber, dere otu kurusu (bunu etli yemeklere hep koyuyorum cok yakisiyor) ekliyor ve bir kasik kadar zeytinyagini da soyle bir gezdiriyoruz. bu karisimi kasikla biberlere doldurup dik sekilde dolmalari tencereye diziyoruz. sonra sapkalarini kapatiyoruz. bir kasede bir kasik domates salcasini su ve 1-2 kasik zeytinyagi ile sulandirip tencereye dolmalarin uzerine dokuyoruz. dolmalarin yarisina gelene kadar 1-2 bardak daha su da ekliyoruz. kisik ateste pisiyor dolmalar.

ve sonuc; ben yaptim diye demiyorum, enfes olmustu..

Monday, September 13, 2010

but would north be true?

Under the dog star sail
Over the reefs of moonshine
Under the skies of fall
North, north west, the Stones of Faroe

Under the Arctic fire
Over the seas of silence
Hauling on frozen ropes
For all my days remaining
But would north be true?

All colours bleed to red
Asleep on the ocean's bed
Drifting on empty seas
For all my days remaining

But would north be true?
Why should I?
Why should I cry for you?
Dark angels follow me
Over a godless sea
Mountains of endless falling,
For all my days remaining,

What would be true?

Sometimes I see your face,
The stars seem to lose their place
Why must I think of you?
Why must I?
Why should I?
Why should I cry for you?
Why would you want me to?
And what would it mean to say,
That, "I loved you in my fashion"?

What would be true?
Why should I?
Why should I cry for you?

sting / why should I cry for you? / the soul cages

Saturday, September 11, 2010

sütlü irmik tatlısı



bu tarifi bayrama yetiştirmek istiyordum aslında ama fotoğrafları yükleyemedim bir türlü. şeker bayramında genelde şerbetli, hamur tatlıları ikram edilir. böyle bir alternatif olabilir diyecektim, bayram sonrasına kaldı..

1 kg süt
7 çorba kaşığı irmik
12 çorba kaşığı şeker
1 paket vanilya

irmik, şeker ve vanilyayı tencerede kendi aralarında karıştırıyoruz. sonra sütü ekleyip ocakta muhallebi gibi pişiriyoruz. içini şöyle bir ıslattığımız cam kaba boşaltıyoruz. soğuyunca dolaba koyuyoruz. annem bunun üzerine hindistancevizli dövülmüş fındık koyar. ben de tarçınla ve de dondurmayla servis yaptım. başka şeyler de uydurulabilir tabii. çok hafif ve lezzetli bir tatlıdır.

şimdi aklıma geldi. yıllar önce eve gelen bir grup arkadaşıma bu tatlıyı yapmıştım. ekipteki beylerden biri günler sonra beni arayıp tatlının tarifini istemişti. ama hiç yemek yapacağını tahmin edebileceğiniz bir adam değildir. çok şaşırmıştım. böyle de cazibeli bir tatlıdır kendileri :)