gecen hafta sfi (swedish for immigrants) okulunda ikinci haftami tamamladim. sinifim birlesmis milletler temsilciler grubu gibi. sinif arkadaslarim tunus, bulgaristan, tayland, cin, somali, etiyopya, eritrea, letonya gibi cesitli ulkelerden gene cok cesitli sebeplerle bu ulkeye gocmen olarak gelmis insanlar. ilk haftalar herkes birbirine surekli sorular sordu. bu ulkeler nerdeydi, cografyasi, iklimi neye benziyordu, hangi diller konusuluyordu, hangi dinlere inaniliyordu, merhaba, tesekkurler nasil deniyordu gibi. bir masa etrafinda bir avuc insan ne kadar cok dilde merhaba diyebildigimizi gorup sasirdik. cogumuz kendi yerel dilinin disinda bir parca ingilizce, almanca, fransizca, italyanca, ispanyolca ve tabii isvecce biliyordu. bir baska cok ilginc sey de bu ulkelerin cogu latin alfabesi bile kullanmiyordu. cin'li, tayland'li ve tunus'lu cocuklar latin alfabesiyle egitim gormemislerdi kendi ulkelerinde. cok az ingilizcelerini kulaktan ogrenmislerdi. onlar icin isvecce ogrenmekten daha zor olani latin alfabesiyle yazmayi ve okumayi sokmekti. 4 farkli hocamizin ulkeleri de: isvec, guney kore, polonya ve turkiye. turk hocamiz burda dogup buyumus bir cocuk. cok iyi ingilizce ve turkce de konusuyor. 2 haftalik introduction kursu tamamladik ve pazartesi'den itibaren bizi gecmis egitim durumumuza gore farkli siniflara alacaklar. bu siniflarda da kurlarin bizim alisik oldugumuz gibi belirlenmis sureleri yok. yani herkese bireysel olarak egitim veriyorlar ve her kuru ne kadar zamanda gececeginiz size bagli. bu yuzden ne yazik ki sinif arkadaslarimin hicbiriyle ayni sinifta olmayacagim ama onlarla gecirdigim bu guzel 2 haftayi da asla unutmayacagim.
gecen hafta persembe gunu polonya'li hocamiz dersin sonunda yan sinifi bizim sinifa cagirdi. boylece onlara karsi biz seklinde 2 grup olup isvecce isim-sehir-hayvan oynadik. tabii cok eglendik. F harfinde unlu kisi icin hemen farrah fawcet diye atladim. sozcumuz nadia suratini burusturdu. tekrar farrah fawcet!!!! dedim ama fayda etmedi. boyle biri var ve de cok unlu dedim, ikna oldular. sonra sure doldu ve herkes yazdiklarini okuyordu. unlu kisiye gelince baktim nadia tereddut ediyor, ben konustum ve asagidaki diyalog yasandi sinifta:
ben - farrah fawcet!
sinif ve hoca - ???
- charlie's angels?
- ???
- charlie's angels!!! she was the blonde one! last year she died at the same times with michael jackson!!!
- michael jackson...
- so you know michael jackson? :)
farkli ulkelerden farkli insanlardik. charlie's angels'i bilmiyorlardi. farrah fawcet'in adini bile duymamislardi daha once. ama michael jackson diyince herkesin gozleri parlamisti.
1985 tarihli 'we are the world' dunyanin bugune kadar en cok satmis single'i. uzun zamandir dinlemedigim bu sarkiyi dinleyince farkettim ki sozlerinin tamamini ezbere biliyorum. bu sarkiyi dinledigimi, afrika'ya yardim icin verilen o konseri televizyonda izledigimizi de cok net hatirliyorum. etiyopya'da cocuklar yiyecek ekmek bulamiyorlar, acliktan milyonlarca cocuk oluyordu. oysa yanimda oturan etiyopya'li cocuk elektronik muhendisiydi ve buraya yuksek ogrenim icin gelmisti. 2 hafta boyunca ona ulkesindeki ac insanlari televizyonlarda gorerek buyudugumuzu, durumun daha farkli olup olmadigini sormak istedim. ama insanlar bana carsafli insanlari sorduklarinda ne hissediyorsam ayni on yargiyi silme odevini vermek istemedim ona. bir baska az gelismis ulkenin cocugu olarak ayni kaderi paylasiyorduk. nasil benim turk olduguma hayret ediyorsa benimle tanisan 100 yabancidan 95'i, ayni seyler onun ulkesi icin de gecerliydi. belli ki egitim duzeyi yuksek bir ailenin, egitimli, buyuk sehir cocuguydu. ama muhtemelen ulkesinde hala ac insanlar vardi. tipki benim ulkemde bambaska zorluklar ceken milyonlarca insan oldugu gibi.bugun michael jackson'in dogum gunu. huzur icinde uyu MJ...
Biliyorsun; yazdıklarına karşın yacaklarım var *)
ReplyDeleteAncak nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ne kendi sayfamda, ne de burada. İşte bu yazı başlangıcı yaptı:
Farah Fawcet'e çok çok, ama çok güldüm. Ben küçük ve güzel bir kızken -ilkokulun ilk zamanları olmalı-; ablam, karşı komşumuz Hale ve ben Charlie's Angels oynardık!! Ben hiç Farah Fawcet olamazdım *(
Ama iyiki de olmamışım: baksana, kimsenin hatırladığı yok! *) Halbuki ben, dünyadaki tüm kadınların öyle dışa kıvrık perçemleri olan, sarı saçlara sahip olmak için ölüp bittiğini düşünüyordum ...
Yazıdaki şu 3. dünya ülkesi meselesini de bir başka sefere saklıyorum. Haberin ola!
ilk hafta bir gun sinifta cin'li arkadasa hicbir dilde ulasamadigimiz bir anda etiyopya'li arkadas bana donup 'mind your language' sinifi gibiyiz dedi. eve gelir gelmez youtube'dan izledim. kahkahalarla guldum. ve evet aynen bu haldeydik ilk haftalar :)
ReplyDeletehttp://www.youtube.com/watch?v=m1mjR-Cfs10
demek avrupa'da carsafli insanlari soruyorlar turkler'e:) burda da irkcilari soruyorlar. hic turban/ carsaf/ din/ dinci sorusu almadim. acaba bu avrupa'nin aklinda bildigimiz sultanahmet fotografinin kalmis olmasindan mi yoksa orda carsafli turklerin fazlaca gorulmesinden mi kaynaklaniyor? ilki daha mumkun. o vakit biraz gundemden haberdar etmek lazim kendilerini. carsafli kadin sayisi parmakla sayilabilecek kadar azdir turkiyaaaamizda. artik yeni bir tanitim videosu seyretmelerinin zamani gelmis de gecmis.
ReplyDelete