hayatimin ilk maratonu oldu; chopin maraton. gunlerce oncesinden sabirsizlanmaya baslamistim ama o gun sabah artik yerimde duramaz oldum. kahvaltimi yaptim, giyindim, hafif makyaj yaptim, konserde giyecegim topuklu ayakkabilarimi cantama koydum. kendime kucuk sandvicler hazirladim, ayrica su ve cikolata aldim yanima. cunku tam 12 saatlik bir maratona katilmak uzere cikiyordum evden. chopin'in 200. dogum yili dolayisi ile duzenlenen bu etkinlik ogleden sonra 3'te baslayip gece yarisindan sonra 3'te sona erecekti. dusunebiliyor musunuz, tam 12 saat sahnede piyanistlerden canli olarak chopin dinleyecektik? evden konser salonuna yurudum. ne zamandir onunden geciyordum konserthuset'in ve merak ediyordum ilk olarak ne zaman konsere gelecegimi. iste o gun bugundu. konser salonunun onune geldigimde yuruyus ayakkabilarimi cikartip digerlerini giydim. kapidaki gorevliye chopin maraton icin geldim dedim. ust kata cikacaksiniz dedi. iki kat yukari ciktim. konser salonu coktan dolmustu. program var midir diye bakindim, bir masa gordum, uzeri brosurler ve kitaplar dolu. yanasip gorevliye ingilizce olarak konser icin program olup olmadigini sordum. var dedi ve uzatti bir tane. masa polonya konsoloslugu tarafindan hazirlanmisti. 2010 chopin yili dolayisi ile kitaplar, brosurler, haritalar bizi chopin'in varsova'sina davet ediyordu. ingilizce konustugumu duyan bir baska gorevli nereli oldugumu sordu. turk'um dedigimde ama polonyali'ya benziyorsunuz dedi. bir an dusundum, ama bilmiyorum polonyali'larin neye benzediklerini dedim. ben polonyali'yim dedi, nasil bilmezsiniz, dunyanin en guzel kizlari polonyali'dir. bakin mesela kendinize dedi. sonra gulumsedi, siz polonyali degildiniz, ama turk'e de benzemiyorsunuz. kalbim chopin icin deli gibi carparken bir polonyali karsima gecmis benim belki de baska biri olabilecegimi soyluyordu. peki ben de ona e minor prelude'un aslinda benim icin yazildigini soylesem, o da bana inanir miydi? konser salonuna girerken artik ayaklarim yerden kesilmisti. salonda oturacak yer kalmamisti. salonun en arkasinda sirtimi guzelce dayayacak bir yer buldum kendime ve boylece bu muhtesem olaya tanikligim baslamis oldu.
sahneye 30'a yakin piyanisti cikti. iclerinde taninan, cok iyi piyanistler vardi. isvec radyosu konseri canli olarak yayinladi. bunu onceden anlayabilseydim birilerine haber verebilirdim diye dusunup uzuldum. her piyanistten once bir konusmaci cikip birkac dakika konusup bilgi verdi. konusmalar isvecce oldugu icin anlayamadim tabii. 4-5 kez de 15'er dakikalik aralar verildi. bu aralarda ve parca aralarinda salondan cikanlar oluyordu ve gorevliler iceri baskalarini aliyordu. aksama dogru bir ust kata, balkona ciktim ve konserin devamini orda izledim. hem de piyanistleri elleriyle tam olarak gorebilecegim bir noktada basamaklara oturdum. bir ara onume 70'li yaslarda bir adam geldi. once ozenle gozlugunu takti ve sonra cantasindan notalari cikartti. calan nokturnleri notalardan takip etmeye basladi. yan gozle adama bakanlara, ama ne kadar zevkli birseydir bu bilmiyorsunuz, dememek icin kendimi zor tuttum. kendimden baska birisini bunu yaparken izlemek cok hosuma gitti. sonra adamin her iki kolunda da saat oldugunu farkettim. neden olabilir diye dusunmeye basladim. belki cok sevdigi olen karisinindi saatlerden biri. sormak istedim ama boyle bir cevap almaktan korktum. saatler ilerledikce yanimdan insanlar gecip gidip yerine baskalari geliyordu. o gun o salonda binlerce insan chopin dinledi. gece 2'ye dogru artik yorgunluktan gozlerim acimaya baslamisti. bu guzel olayin sona erdigini gormeden ayrilmaya karar verdim. cikarken kapidaki gorevliye bugun kac kisi girdi bu salona kimse saydi mi dedim. hayir ama cok ilginc bir bilgi olurdu gercekten dedi.
13 agustos gunu yapilan chopin maraton'un tum kaydi sverigesradio'nun web sitesinden dinlenebiliyor. birer saatlik 13 parca halinde koyulmus tum maraton. http://sverigesradio.se/sida/default.aspx?programid=3886
balkonda konseri dinlerken salonun tavanindaki guzel islemelere baktim bir ara. sonra dusundum, birgun insanlik yok olsa, yani hersey yerle bir olsa bir sekilde. sonra yeniden hayat baslasa dunya uzerinde, yine muzik olur muydu acaba. birileri piyano calar miydi gene. ve chopin...
sokolov plays chopin's prelude in e minor (op. 28 no. 4)
http://www.youtube.com/watch?v=PghdtFgNNZ4&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=PghdtFgNNZ4&feature=related
bence müzik hep vardı sedef....sonra insan ve uğultusu kapladı yeryüzünü...dün de, bugün de, birgün ben bitip gittiğimde de waiting for a miracle to come bir yerlerde çalınıyordu/çalınıyor/çalınacak.... chopin de belki:)))
ReplyDelete